Blog
Çocuklar masum kalmalı, çocuklar büyükler gibi acımasız olmamalı, ezmemeli birbirlerini çocuklar, üstünlük kurmamalı birbirlerine, olabildiğince eşit olmalı, eşit olabilmeyi öğrenmeli, birbirlerine olan üstünlüğün dış görünüşte değil, derslerindeki başarı da olduklarını düşünmeli, ufacık çocuklar bugün ne dersim var diye düşünmeli, bugün ne giysem diye değil!
Bırakmayalım, ailleler çocuklarına gücü yettiği kıyafetleri giydirmesin, gücü yeten gücü yetmeyeni ezmesin. Gücü yetmeyen ailenin çocuğu olmaktan utanmasın ufacık çocuklar, ailelerini suçlamasın içten içe bu dünyanın düzenini bilmeden. Ben de onlar gibi giyineceğim, ben de onlar gibi olacağım derdine düşüp derslerini boşlamısın, yanlışa koşmasın hiç bir çocuk.
Olamıyoruz, bir türlü dürüst, açık sözlü olamıyoruz, istediğimizi bir türlü açık yüreklilikle söyleyemiyoruz. O yüzden kendimize göre doğu olanı yaparken diğerlerini incitiyoruz. Hep bir güçler savaşı var, güçlü olanın güçsüz olanı ezdiği bir sistemde sadece gücün yerini değiştiriyoruz. Ama birileri hep zarar görüyor...
Eğer bu kanun kız öğrencilerin okullarda başlarını örtmesi için getirildi ise bu düzenleme farklı bir şekilde olmalıydı. Başını kapamak isteyen kız öğrenciler için kanun değişikliğine gidilip tek tip kıyafete uygun bir düzenleme yapılabilirdi.
Bir kesimde baş örtülü bir genç kıza gösterilemeyen toleransın tam karşılığı diğer kesimde uzun saçlı, küpeli bir erkek çocuğuna gösterilemeyen tolerans olarak çıkıyor karşımıza. İki taraf da karşı tarafın kendi sınırlarında özgür olmasını istiyor ve komik bir şekilde bunda hakkı olduğunu düşünüp uygulamak için her yolu deniyor.
Yeni gelen kanunun bir an önce değiştirilmesi gerekiyor. İki grubun birbirleri arasındaki soğuk savaşta, birbirlerine kurmaya çalıştıkları üstünlük çabası da, aldıkları intikam da bir çocuğun gözünden akan yaş damlası kadar değerli değil.
Kış mevsimindeyiz, gidin gezin okulları, kaç çocuğumuzun ayakkabası eskimiş, yırtık halde, kaç çocuğumuz o halde okullarına gidiyor bir bakın. Çocuklarımızın yırtık ayakkabılarını görmeyen devletimiz şimdi onları ve ailelerini neden daha da fazla ezdirmeye çalışıyor.
Dünyadaki tüm zenginler üç kağıtçı diye bir düşüncemiz yok. Ama bu uygulama ile neden karanlık yollardan para kazanan bir babanın çocuğuna, dürüst ve ahlaklı ama fakir bir babanın çocuğunu ezme hakkı tanınıyor. Devlet, görevi aradaki farkı ortadan kaldırmakken neden bu farkın daha da görünür bir biçime gelmesi için uğraşıyor?
Eğer devlet bu farkı ortadan kaldıramıyorsa, bıraksın bari çocuklar arasındaki fark topuk seviyesinde kalsın.
Koca bir 20 yıl geçti.
Güzellikleri ile birlikte birçok acı getirdi ve bir çok can götürdü. 20 yıldır süre gelen bir iç savaş söz konusuydu Türkiye'de. Ötekileştirmeler, hor görmeler, aşağılamalar...
Bu geçen 20 yılı anlatmakla bitmez, bir çoğumuz yaşadı, bir çoğumuz okudu, bir çoğumuz da büyüklerimizden dinledi. Herkesin az çok bu geçen 20 yıl hakkında fikri vardır. KÖTÜ BİR 20 YIL OLDUĞU KONUSUNDA HEM FİKİR OLDUĞUMUZU DÜŞÜNÜYORUM. Getirisinden çok, götürünün olduğu 20 yıl.
Şu zamanlar taraflar yürekli bir adım atıp BARIŞ SÜRECİni resmen başlatmış durumda. ArtıkKAN akmasın, ANALAR ağlamasın diye -diyebilirizki- ne gerekiyorsa yapacak gibi görünüyorlar. Her ne kadar muhalif kesimlerden anti-destek görüyor olsalarda, girdikleri bu barış sürecinden geri dönmeye hiç niyetleri yok tarafların. Hükümet bu süreç içerisinde yaptığı birçok açılımın yanı sıra 7 bölgeye bu sürecin en iyi şekilde aktarılması, akıllarda kalınan soruların toparlanması ve bu yonde hareket edılebılınmesı hususunda AKİL İNSANLAR HEYETİni oluşturdu. Bu heyette birçok kesimden kişiler bulunmaktadır. Sanatçısından, yazarına. Gazetecisinden, aktivistine...
Süreci sıkı bir şekilde takip eden TÜRKİYE ÖĞRENCİ KONSEYİ BAŞKANLIĞI geçen günlerde yaptığı açıklamada " Barış sürecini TÖK olarak desteklediklerini, bu sürece katkı sunması için TÖK yapısı doğrultusunda GENÇ AKİL İNSANLAR HEYETİ'ni kuracaklarını " izah ettiler.
Üniversite öğrencilerinin arasından çıkacak kişilerden oluşturulacak olan genç akiller bir umuttur, geleceğe atılan sağlam bir adımdır bence. Yarınlara, yaşanılası bir barış ortamı sunmak için attıkları bu adım büyüktür.
Genç akil insanlar heyetinin, en geniş bilgisi birkaç gün içerisinde duyurulacak; umarım belirlenecek olan heyet listesi sadece bir siyasi ideoloji etrafında toplanan üniversite öğrencilerinden oluşmaz. Çünkü, bu barışa herkesin ihtiyacı var, herkesin fikr-i düşüncesi var. Homojenlikten sıyrılıp her ideoloji savunucuları ile bu süreç çalışılmalıdır.
Süreç Barışı Artık Getirsin...
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ben de bu yazıyı okuyan okurların %70'i gibi üniversite öğrencisiyim.
İçinizden biri.
Azınız.
Çoğunuz.
Biz gençler üniversitede istediğimiz, istemediğimiz(puanın yettiği yer) bölüme gelene kadar emek sarf ederiz.
Amaç; üniversiteli olmak, iş sahibi olmak, aileden uzak olmak çoğunlukla da özgürlüğü tadmak kendi ayaklarımızın üzerinde kalmaktır. Zaman gelir, yıllardır bulunduğun şehirden ve çevrenden ayrılır, hayat defterınde yenı acılan bir sayfadaki sehre ve kahramanlarla görüşmeye gidersin. Herşey çok farklıdır.
Çünkü farklısındır onlardan.
Alışma faslı geçtikten sonra, öğrenci farklılık ister.
İşte tam da burada, ÖĞRENCİ NE İSTER ?
Konser?
Eğlence?
Eğitim?
Gezi?
Ya da kim bilir hepsini istiyordur biri.
Fakat sorun şuradadır ki, öğrenci her zaman yakarışta, her zaman ağlayışta ve her zaman daha fazlasını istemektedir. Şahsım adına söyleyebılırım kı Kütahya'da bir üniversite öğrencisinin yapabileceği, yararlı olabilecek birçok etkinlik gerçkleştiriliyor.
Lider firmaların lider kadrosu, en iyi konserler, en eğlenceli geziler, projeler, yardım kampanyaları vb.
Yine de öğrencide bir yakarış alır başını gider.
-İstediklerin bunlar değil mi ?
-Ama...
Aması maması yok arkadaş!
Bunlar senin için yapılıyor ve sen istiyorsun diye. Kapına gelmişsse daha fazlasını isteme ŞİMDİLİK. Git ve kapacaklarını kap. Sonrası, emin olabilirsin ki daha fazlası(istediğin) düzeyde olacaktır.
Diyeceğim o ki; " aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz "
Sevgi ile...